Kayıtlar

yaşamamak rehberi

Ne için çabalıyorum? Hayır, ortada bir çaba yok. Öğrenilmiş çabalıyormuş gibi yapmacılık, öğretilmiş yaptığın her şey bir hiç uğrunacılık, öğrenilmemiş yaşamacılık... 1- Öğrenilmemiş Yaşamacılık Her aşamanın başı buradan geçer. Başı, sonu, öncesi, baştan sonrası, sondan öncesi falan; her şey yaşamayı öğrenebilmekle alakalıdır. Öğrenememenin cezası ölüm ya da diğer aşamalardaki ölümcükler olan bir evcilik. Bebeği nasıl oynatacağını bilmiyorsun. Yanlış kararlar veriyorsun. Nasıl nefes alınacağını bile bilmiyor, öğretmek isteyenleri kaçırıyorsun. Kendin de kaçıyorsun bebekten, ölüm fısıltılarıyla tek başına bırakıyorsun. Kaybediyor, kaybediyorsun. 2- Öğretilmiş Yaptığın Her Şey Bir Hiç Uğrunacılık İkinci aşama, öğrenemediğin yaşamakla tek başınasın. Biz bu çocuğa bir şeyler öğretelim diyorlar, öğretiyorlar, öğrenemediğin hayat üstüne üstüne gelmeye başlıyor. "Yaptığın her şey bir hiç uğruna" demeye başlıyorsun sen de kendine. Hakkını yemeyelim, kendini yargılamayı başarabildin,

nilgün marmara ile kahve ve bir şeyler

Sahilde yürüyorum. Tamamen bana, ben ve aynalarıma ait hissettiriyor. Olduğum yere çöküyorum, kaybolmak için dakikaları sayan güneşi izliyorum. Zamanla aşınıp parlak taşlara özenen cam kırıkları, deniz kabuklarına özenen alaca renkli taşlar, içindekinin onu terk edişiyle güzelleşen deniz kabukları... Hepsi bu dünyanın kirini bir kez olsun hissetmiş kalbinde. Karada ölüm var. Dalgalar, denizin çocuklarını geri çağırıyor. Ben de gitmek istiyorum. Kaybolmak için dakikaları sayıyorum, kendimi bulmak için... "Sıyrılmak istiyorum bu iç ve dış kuşatılmışlıktan, anlamdırmadan, dile getirmeden, dilden götürmeden... Olmuyor, herkes sözcüklere doğuyor, içlerinde yaşıyor, onlarla yapılanıyor ama bunun böyleliğinin ayırdında olmak gerçek gülünç acı; insanın kellesini uçurası geliyor." "Coşkulu, taşkın çocuklar olmak gerek, bu coşkuyu taşkınlığı yazıya geçirmek, bu tamamlanmamış, her an kırılabilir, kopabilir, sökülebilir bağlar ve ağlar içinde azmaktan, azımsamaktan, yetinmemekten, g

kırgın düşler sokağı

Resim
"Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın. Korkuyorduk. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan? Hayallerinde bile kadınlar, insanı azarlar mı? Hayallerine bile hükmedemez mi insan? Böyle yerleri atlıyordum neyse; bazı ayrıntılara girmiyordum. Oysa ayrıntılara inilmezse sonuca nasıl ulaşılabilir? Hiçbir yere ulaşamıyordum. Başarısızlığın yarattığı öfke yüzünden hayallerimin düzeni bozuluyordu. Pusuda bekleyen kötü hayaller, eziyet eden görüntüler birden saldırıyordu üstüme. Yarım kalmış işkenceler, artık sıralarının geldiğini düşünerek ortaya çıkıyordu." Kırgın düşler sokağından bilerek geçmez kimse Büyük adımlar attırır küçük insanlar Büyük adımlar büyük düşünceler büyütür Her adım kırgın düşler sokağına çıkar artık Çıkmasın istersin Çıkar Bu sokağın sakinleri acımasızdır Öldürüverirler içindeki hevesi de kaçmak için güç bulamazsın kendinde Sokağın sonuna gitmez ayakların Büyük adımların büyük düşünceleri büyük bir çukura düşürür seni Düşürmesin istersin Düşürür Ko

mahkeme

Yaz kızım! Kafandaki sesleri dinlemeyeceksin, Onlar seni yanıltır. "E siz de yanlışsınız o zaman Hakim Amca" Sus kızım! İnsan kendi kendine konuşurken kendini dinlemeyi unuturmuş. Konuş kızım! "Yoruldum Hakim Amca, ne zaman bitecek bu mahkeme?" Bitmeyecek kızım. "İnsan kendi kendine konuşur mu Hakim Amca?" Konuşmaz kızım. "Biz kimiz Hakim Amca?" Hiç kızım. Blade and Bath - Useless

alkol duvarını aşan kediler kütleleri oranında gözyaşına dönüşür

Henry The Lee - Bipolarsan Islık Çal Algıda eklediklerini çıkarınca herkesten geriye aynı insan mı kalıyor? Hep aynı insan mı kalıyor? Heveslerin tecrübenin üstüne basıp geçince Hiçbir şey öğrenmediğini fark edip ağlıyor musun? Çaresi var ama önce sırtına bir hırka al Bitmeyen bir enerjiyle süsleyip durduğun dünyanda Kimsenin yaşamak istemediğini görüpte vazgeçiyor musun? Ağır çekim kuma batmış mobilyaların arasında yürürken  Durduğun an onlar gibi gömülmekten korkuyor musun? Henry The Lee - Kaonashi Sendromu Dokunamadığım herkes içimi görüp gidiyo Yüzüme bakan her göz peşimdekini biliyo Bak göğsümden geliyor geçiyor günler Salıncak olur iki gece arasında güneş Gelirsen bedenini atlat gel Yolcumu kaybettim  Yoldan ibarettim Tutkumu kaybettim Külden ibarettim Yurdumu kaybettim Ben bi hayalettim Henry The Lee - Bu Gezegen Benimki Değil Ah yine yanlış yerdeyim Her kötünün içinde iyilik iyinin içinde kötülük benim Biliyorum şimdi çirkinim ama karanlıkta parlıyorum Ah insan dışındaki her şe

zile basıp kaçan çocuklar

Resim
Bir tutam hayal kırıklığı fırlattın içime Zile basıp kaçan çocuklar gibi. Ama bak ben bekliyorum Hiçbir şeyim yokmuşçasına bekliyorum Hiçbir şeyim yok Hiçbir şey'im Gözyaşlarım seni ıslatmıyor mu artık? Dönüp duruyorum etrafında Dönüp duruyorum etrafımda Deliye dönüyorum Paslı gıcırtılar yüreğimi dolduruyor Ne yanıyor, ne donuyorum Çürüyorum ben Çözümü yok Amaçsızca bir amaç uğruna dolaşıyorum. Yalvarmıyorum artık. İstemekten yoruldum. "Yoksun nedenin yoksa" Son teslim tarihi geçtiği an o geçici amacı yitirdim. Yenisini istemiyorum, yoruyor.

düz dünya

Resim
 Seslerden nefret ediyorum. Paslı, gıcırtılı sesler... Bana yapmak zorunda olduğum şeyleri neden sadece zorunda olduğum için, kanayarak yaptığımı hatırlatıyorlar. Çıt, çıt, çıt, çıt. Seslerin zehri parmak uçlarımdan kalbime rutubet akıtıyor. Sessizliğin duyulmayacağı bir sessizlik istiyorum, sessiz seslerin duyulmayacağı. Ölmeden nefes almak istiyorum. Gözyaşlarıyla bir cehennem söndürmeye çalışıyorum. Boynumdan akan ter damlaları beni boğan denizimi dolduruyor Küçük ölüm senfonim kulaklarımda yankılanıyor Bir milyon yedi yüz üç toz tanesi boğazıma yapışıyor Çürük portakal kokusu ve paslı sesler içimi söküp alıyor benden Tanrıyı öldürmek için dua ediyorum Ruhum patlayacakmış gibi, tükeniyorum. "Çünkü kim olursan ol bana dönüşeceksin. Bittiğin an başlayacağım. Sana yaratarak yok olmanın sırrını ezberleteceğim. Benimle savaşma, kazanırsan kaybedersin." Sığamıyorum buraya Dalgalanan duvarları izliyorum Sanki beni fırlatıp atacaklar Daha çok gömüyorum kendimi bataklığıma Dalgalar