DPDR
Depersonilizasyon - derealizasyon bozukluğu, kişinin tekrar eden biçimde depersonalize ya da derealize hissetmesi durumudur. Peki nedir bu depersonilizasyon ve derealizasyon?
Basitçe ele alacak olursak depersonilizasyon kişinin kendine yabancılaşması, derealizasyon çevreye yabancılaşmasıdır.
Yapılan bir deneyde depersonalize ve derealize olma eğilimli bireyler toplanıp bir simülasyona tabi tutulur. Deneyde önce kişinin karşısındakine, sonra kendine bir iğne batırılma hissi verilir. Kişi bir gerilim yaşayınca kalp ritminde hızlanma meydana gelir. Deneye göre depersonalize kişiler kendilerine batırılan iğneden etkilenmezken diğerlerine batırılan iğne kalp ritminde hızlanmaya sebep olur. Derealize kişilerde ise durum tam tersidir. Bu deney derealizasyon ve depersonilizasyon arasındaki farkı açıklamak için güzel bir örnek oluşturur.
DPDR altında yatan sonuçlar kesinleşmemiş olsa da yapılan bir araştırmaya göre altta yatan travmalar sebep olarak gösterilebilir. Kişi geçmişte yaşadığı büyük korku ve zorlu deneyimlerden sonra rahatlamak ister. Beyin de bireyi dışarıya veya kendine karşı soyutlar. Yani DPDR aslında bir tür savunma mekanizmasıdır diyebiliriz.
Ben dahil olmakla birlikte yaşayanların tarif etmekte güçlük çektiği derecede büyük bir yabancılık hissidir. Psikiyatristlerin bu konuda henüz yeteri kadar bilgi sahibi olmaması sebebiyle de teşhis konması zor bir hastalıktır.
"Kendim gibi hissetmiyorum. Ben sadece bir kuklayı oynatıyorum. Kukla bu beden. Ben bu zihindeki tanrıyım. Ben diye bir şey var mı? Kendimi bir hırsız gibi hissediyorum. Başkasının hayatını çalmış ve olabilecek en kötü şekilde yaşamış gibi."
Yaşadığım en korkunç deneyimlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
"Eğer Tanrı varsa beni yanlış yere yerleştirmiş. BENİ BURADAN ÇIKARIN."
...
Kendimi bir yer edinemiyorum
Kendime bir yer
Kafatasımın içini küçük bir huzur adına aynalarla kaplattım
Ölü ben'im kendini izlesin her yandan
O tuhaf sır içinden
...
Nilgün Marmara
Kaptan Kadavra - Derealizasyon
Yorumlar
Yorum Gönder