bölünüyorum




Bekliyorum. Küçük bir belirti, karanlık köşelere itelediğim varlığımı ışığa davet edecek bir hareket bekliyorum. İhtiyaç duyulmaya ihtiyacım var. Zamanında bir duvar örmüştüm insanlarla arama. O duvar genişliyor, benliğimi ele geçiriyor. Beynimin içine ulaşıyor. Her düşünce bir oda oluyor, bölünüp birleşiyorlar. O duvar kalbime ulaşıyor, yarıp geçiyor, kanatıyor. Bir harabe inşa ediyorum. Gelen yok, bir tuğla daha koyuyorum. Önce dışarıdan, sonra da kendimden kopuyorum. Her geçen gün biraz daha kaybediyorum masumluğumu, hatalar yapıyorum. Kendimi korumak için var ettiğim duvarlar beni çekiyor, hapsediyor. İnsanlar geçip gidiyorlar, hoşçakalın diyorum. Pişman olacak kadar heves kaldı mı içimde, sanmam. Üşüyorum, bir iki masum anıya tutunmaya çalışıyorum.

"Geriye kalan tek şey belli belirsiz hatıralar sadece. Hayır, hatıraya da güvenilmez."

Gidecek bir yalnızlığım bile yok. Ne insanlara selam verip dostlarıyla sohbete tutulabilenlerden olabildim ne de etrafında kimse olmayan gerçek yalnızlardan. Beni kemirip bitiren bir şey var içimde. Ne kendimi dizginleyip insanları tamamıyla çıkarabiliyorum ne de sağlıklı bir ilişki kurabiliyorum onlarla. Yaklaşamam, yaklaşmamalıyım, yaklaşamıyorum; onlara, insanlara. Yalnız kalıp gelen kimsesiz acıdan zevk duyacağım.Mutluluk değil! Kendi kendimi yiyip bitireceğim çünkü ben bunu hakediyorum. Zihnimin içi ikiye ayrılmış durumda. (Dallanıp budaklanan düşünceleri saymazsak.) Biri eziliyor, diğeri bundan zevk alıyor. Zafer acımasızlığındır!

Artık beni üzecek dış etkenlere ihtiyacım yok. Öğrendim, kendim yapabiliyorum. Acıyı vücuduma bölüştürüyorum. Kalbimi kırıyorum. Kanadıkça düşünüyor, düşündükçe kanatıyorum. Bazılarını kendim yarattığım anıları kırık bir cam parçasıymışcasına batırıyorum kalbime. Kesiyor, kanatıyor, döküyor, dağıtıyorum. Bir oyun oynuyorum. Bazı düşünceler yok oluyor, bazıları egemenliğini ilan ediyor. Bir medeniyetin kalıntıları var içimde. Bu savaşın mağdurları, zalimleri artıyor. Gitgide kalabalıklaşıyorlar. Onlar çoğaldıkça ben azalıyorum. Çok yalnız bir kalabalık, çok kalabalık bir yalnız oluyorum.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

uyuşmuşluk?

"İntihar öyle edilmez, böyle edilir baba. "

Müziğe Armağanlar: Hayko Cepkin